Avusturalya'dan kalkan bir yolcu uçağı Pasifik okyanusu üzerinde önce rotasından çıkar ardırdan düşmeye başlar. Uçak yere çarpmadan parçalanır. Kazadan 48 yolcu kurtulur. Bunlardan biri ağır yaralıdır. Bütün yolcular kazanın şokunu yaşamaktadır. Doktor olan Jake ilk kendini toplayan olur ve yaralılara yardıma koşar. Bir süre sonra kendisinin de yaralı olduğunu farkeder. Çevredeki bavullardan birinde bulduğu iğne iplik ile sırtındaki yarasını dikmek ister. O sırada Kate ile karşılaşır ve ondan yardım ister. Daha sonra Kate'in yardımıyla kazazedeleri bir araya toplar. Daha sonra kazadan başka kurtulan olup olmadığına bakmak için Jack Kate ve Charlie bir keşif gezisine çıkar. Ormanın derinliklerinde kokpiti bulurlar. O sırada yağmur başlar. kokpite girdikleri zaman kaptanın yaşadığını farkederler. Kaptan rotadan nasıl çıktıklarını ve aletlerin bir anda nasıl bozulduğunu anlatır. O sırada dışarıdan korkunç bir kükreme sesi gelir. Kaptan ne olduğuna bakmak için kokpitin penceresinden dışarı sarkar ve bir şey onu dışarı çeker. Çok korkan üçlü çılgınlar gibi ormanın içinde koşmaya başlarlar. İleride ağaçların üzerinde kaptanın cesedini görürler ve hiç biri onun oraya nasıl çıktığına anlam veremez. Yanlarında el telsizi ve yüreklerinde büyük korkuyla sahile dönerler. Kazazedeler her an yardım geleceği umuduyla beklemektedir. Gece olur kimse gelmez. Gelen tek zşey orman tarafındaki korkunç seslerdir. Bu kazazedeleri bir kez daha korkutur ve görünmeyen devasa bir varlığın ağaçların arasında dolaştığını hissederler.
5 sezondur devam eden lost izleme rekorları kırmaya deavm ediyor dikkatli olmanızda gerekiyo bağımlılık yapıyo arkadaşlar:)
LOST KARAKTERLERİNİ TANIYALIM BİRAZ:
Sayid Jarah (Naveen Andrews) : Hindistan asıllı İngiliz olan 39 yaşındaki aktör 96 yılında “The English Patient” yani İngiliz Hasta fiminde “Kip” adında bir karakteri canlandırmıştı. Geçen sene Planet Terror filminde de “erkek yumurtalıkları” toplayıcısı Abby olarak karşımıza çıkmıştı. Son olarak da “The Brave One” adlı filmde rol aldı.
Jack Shephard (Matthew Fox) : 42 yaşında ABD doğumlu. Film sektöründe pek adı geçmeyen bir aktör. “Party of Five” adlı dizi Lost’a kadar içinde yer aldığı en büyük projeydi. 2006 yılında “We are Marshall” adlı filmde Matthew McConaughey ile başrolü paylaştı. Geçen sene “Vantage Point” filminde oynayan aktör Türkiye’de gelecek hafta gösterime girecek olan “Speed Racer” da “racerx” karakteri olarak karşımıza çıkacak.
Sawyer “James Ford” (Josh Holloway) : ABD doğumlu 38 yaşında. Sinema ile 2001 yılında tanıştı ancak Lost dizisine kadar hemen hemen hiç tanınmıyordu. Bu arada kalan süreçte küçük bütçeli bazı filmlerde ve 1-2 bölüm bazı dizilerde rol aldı. En son 2007 yapımı Whisper filminde oynadı.
Hurley “Hugo Reyes” (Jorge Garcia) : ABD doğmlu 35 yaşında. Holloway gibi Lost dizisine kadar tanınmayan ve genelde küçük bütçeli filmlerde ufak roller alan bir aktördü.
Kate Austen (Evangeline Lilly) : Kanadalı 28 yaşındaki Evangeline Lilly, Lost dizisi ile parladı. Gelecek sene gösterime girecek olan “Afterwards” adlı filmde oynayacak.
John Locke (Terry O’Quinn) : 56 yaşındaki aktör ABD doğumlu. 1980′den bu yana sinemanın içinde olan başarılı oyuncu pek çok film ve dizide rol aldı. Genellikle vizyona girmeyen özel televizyonlar için çekilen filmlerde yer buldu. Sinemada gösterilmiş oynadığı bazı filmler: Blind Fury (1989) , The Cutting Edge (1992), Hometown Legend (2002). Jag ve Alias gibi dizilerde de oynayan O’Quinn 96-99 yılları arasında yayınlanan Millennium adlı dizide başroldeydi.
Claire Littleton (Emilie de Ravin) :Avusturalya doğumlu 26 yaşında. İlk olarak Beastmaster adlı dizi ile seyirciye merhaba diyen aktris sevilen bilim kurgu dizisi Rosswell‘de de 28 bölüm oynadı. 2005 yılında Brick ve 2006 yılında The Hills Have Eyes adlı filmlerde başroldeydi. 2009′da gösterime girecek “Public Enemies” filminde Johnny Depp, Christian Bale, Giovanni Ribisi ve Channing Tatum gibi aktörlerle başrolü paylaşacak.
Charlie Pace (Dominic Monaghan) : 31 yaşındaki aktör Almanya doğumlu. The Lord of the Rings serisinin minik hobiti Merry’yi canlandırdı. 2009′da vizyona girecek X-Men Origins: Wolverine filminde oynayacak ve yine 2009′da izleyebileceğimiz Pet adlı filmde başrolde olacak.
Ben Linus (Michael Emerson) : 54 yaşında ABD’li. 1. Saw‘da sergilediği “Zep” rolünden başka pek bir başarısı olmayan oyuncu 2008′de seyirciyle buluşacak olan Ready? OK! adındaki komedi filminde oynayacak.
Juliet Burke (Elizabeth Mitchell) : 1970 Kaliforniya doğumlu aktris 1998′de Angelina Jolie ile Gia adlı filmde bir lezbiyeni oynadı. 2000 yapımı Frequency‘de “Jules” , 2006 yapımı Running Scared‘de “Edele” karakterlerini canlandırdı.
Fringe Fox Kanalında yayınlanan bir bilim kurgu filmidir.Dizilerin yapıcıları J.J ABRAMS,Alex Kurtzman,Roberto Orci'dir. Son günlerde bende fringe takıntısı olmaya başaladı gerçekten heyecan dolu sürekleyici bir dizi nerdeyse her aksam 3 bölüm izliyorum ve inanılmaz olayları FBA ajanı Olivia Dunham ve ekibi çözmeye çalışıyorlar.
Bones” yani “Kemikler”, adını baş karakteri Dr. Temperance Brennan’dan alıyor, daha doğrusu ortağı FBI özel ajanı Seeley Booth’un ona taktığı lakaptan. Dr. Brennan, küçük yaştayken anne ve babası bir anda ortadan kaybolduktan sonra yetimhanelerde büyürken, ebeveyinlerinin ortadan kaybolmasının gizemini çözmek için kendini antropolojiye adamış ve adli tıp antropoloğu olarak Jeffersonian Enstütüsünde çalışmakta olan, kelimenin tam anlamıyla dahi bir doktor ve bir ‘çok satan’ polisiye roman yazarı. Uzmanlık alanı kemikler ve kökenleri olan Brennan bu bilgisini Özel Ajan Seeley Booth’un cinayetleri çözmesine yardım etmek için kullanıyor. Zaten dizinin adı, yani Booth’un Breannan’a taktığı lakap da bu uzmanlık alanından: “Kemikler” den geliyor.Bones'un konusu, ortada kalmış bir ceset ve bu cinayetin sırrını çözmeye çalışan bir ekip çalışmasını anlatıyor. Diğer polisiye dizilerinden farklı olarakta çözüme kemiklerden ulaşıyorlar.
Avusturalya'dan kalkan bir yolcu uçağı Pasifik okyanusu üzerinde önce rotasından çıkar ardırdan düşmeye başlar. Uçak yere çarpmadan parçalanır. Kazadan 48 yolcu kurtulur. Bunlardan biri ağır yaralıdır. Bütün yolcular kazanın şokunu yaşamaktadır. Doktor olan Jake ilk kendini toplayan olur ve yaralılara yardıma koşar. Bir süre sonra kendisinin de yaralı olduğunu farkeder. Çevredeki bavullardan birinde bulduğu iğne iplik ile sırtındaki yarasını dikmek ister. O sırada Kate ile karşılaşır ve ondan yardım ister. Daha sonra Kate'in yardımıyla kazazedeleri bir araya toplar. Daha sonra kazadan başka kurtulan olup olmadığına bakmak için Jack Kate ve Charlie bir keşif gezisine çıkar. Ormanın derinliklerinde kokpiti bulurlar. O sırada yağmur başlar. kokpite girdikleri zaman kaptanın yaşadığını farkederler. Kaptan rotadan nasıl çıktıklarını ve aletlerin bir anda nasıl bozulduğunu anlatır. O sırada dışarıdan korkunç bir kükreme sesi gelir. Kaptan ne olduğuna bakmak için kokpitin penceresinden dışarı sarkar ve bir şey onu dışarı çeker. Çok korkan üçlü çılgınlar gibi ormanın içinde koşmaya başlarlar. İleride ağaçların üzerinde kaptanın cesedini görürler ve hiç biri onun oraya nasıl çıktığına anlam veremez. Yanlarında el telsizi ve yüreklerinde büyük korkuyla sahile dönerler. Kazazedeler her an yardım geleceği umuduyla beklemektedir. Gece olur kimse gelmez. Gelen tek zşey orman tarafındaki korkunç seslerdir. Bu kazazedeleri bir kez daha korkutur ve görünmeyen devasa bir varlığın ağaçların arasında dolaştığını hissederler.
27 yaşındaki Manhattan’lı mimar Ted, arkadaş grubuyla kendine küçük bir dünya yaratmış bir genç. Grupları dört kişiden oluşuyor: En iyi arkadaşı, hukuk öğrencisi Marshall (Jason Segel), dokuz yıldır birlikte olduğu anaokulu öğretmeni sevgilisi Lily (Buffy the Vampire Slayer’ın Willow’u Alyson Hannigan) ve kendine özgü fikirleri olan, takım elbise giymekten şaşmayan, kızlarla tanışmak için sağlam bir yöntem geliştirmiş Barney Stenson (Neil Patrick Harris). Onun kalıcı ilişki kurmak gibi kaygıları yok. Tersine, renkten renge koşuyor. Bizim onunla tanıştığımız sıralarda Lübnanlı kızları beğeniyor, bir önceki favorisi yarı Asyalı kızlarmış. Günler böylece akıp giderken, Marshall, anaokulu öğretmeni Lily ile evlenmeye karar verdiğini açıklayınca Ted (Josh Radnor) paniğe kapılıyor. Romantik Ted’in bekâr kalmaya hiç niyeti yok ve eğer gerçek aşkı bulmaya niyeti varsa, onun da harekete geçmesi gerek. Derken Robin Trubotsky (Cobie Smulders) ile tanışıyor ve ilk bakışta âşık olduğunu düşünüyor. Acaba sahiden öyle mi?Aslında biz diziye, gelecekte, 2030 yılında başlıyoruz. Olgunlaşmış, durulup oturmuş Ted Mosby, iki çocuğuna, oğlu (David Henrie) ve kızına (Lyndsy Fonseca) “Size bir hikâye anlatacağım,” diyor. Anneleriyle nasıl tanıştığının hikâyesi. Dinlemek mecburi, öyle benim canım sıkıldı diye kalkıp gitmek yok. Baştan da uyarıyor: “Uzun bir hikâye.” O anlatırken biz de 2005’e dönüyoruz. Gelecekten bölümler ise bu uzun hikâyeyi renklendiriyor. Carter Bays ve Craig Thomas’ın yarattıkları dizi, başından sonuna kadar 25 yıllık ara ile, geçmiş ve gelecek arasında gidip geliyor ama bizim için “şimdi” olan, Ted’in geçmişi. Oğlu ile kızına hikâyesini anlatan yaşını başını almış Ted’i görmüyoruz, sadece onu konuşan Bob Saget’in sesini duyuyoruz.
Dünya dışı varlıklara inanıyor musunuz? Uzayda bizden başka canlılar, bizimki kadar ileri, hatta daha ileri uygarlıklar var mı sizce? Bazı geceler pencereden dışarı baktığınızda gördüğünüz ışık saçan o uçan nesne UFO olabilir mi? Bu gibi sorulara olumlu cevap verme eğilimindeyseniz “The X-Files” tam size göre demektir. FBI’a bağlı olarak çalışan ve dünyanın dört bir yanındaki esrarengiz olayları araştıran gizli bir birimin iki ajanı, Ajan Fox Mulder ve Ajan Dana Scully ile birbirinden garip olaylara tanık olacak ve hükümet yetkililerinin sakladığı gerçeklerle yüzleşeceksiniz. ABD’de ilk kez 1993 yılında ekranlarda görülen “The X-Files” dokuz sezon boyunca en çok izlenen ve sevilen diziler arasında yer aldı. Chris Carter’ın yarattığı konsept üzerine inşa edilen dizi gerçek bir efsane haline geldi ve dünyanın dört bir yanında hayranları tarafından The X-Files kulüpleri kuruldu.
Kayıtlar
